TÜRK SANAT MÜZİĞİ
  Ana Sayfa
 

MERHABA,
Türk sanat müziği ile ilgiliyseniz, doğru yere geldiniz. Bize ait olan bu değeri derinlemesine incelemeye çalışalım. Peki nedir bu türk sanat müziği ? Ne zaman çıkmıştır ortaya ? Bestekarları kimdir ? Söyleyenleri kimdir ?


                            Türk Sanat Müziği
  Türk Sanat Müziğinin ilk ortaya çıkışına baktığımızda Osmanlı Devletinin kuruluşundan az önce olduğunu görürüz. Tarihinin bu kadar eski olmasıyla beraber çok geniş bir sisteme sahiptir
  Klasik anlamda Türk Sanat Müziği çeşitli islam müziklerinin oluşturduğu zengin birikime dayanan Osmanlı müzikçilerinin ürünü olan makamsal bir müziktir.
Araştırmacılara göre Türk Sanat Müziğine ait 590 MAKAM adı belirlenmiş ancak, bunlardan pek çoğunun bugün örneği bile kalmamış , çoğu unutulmuş, önemli bir bölümü de maalesef kullanılmaz olmuştur. Günümüzde ise kullanılan makamların sayısı 100 ü geçmez. Bunlardan ise 40-50 si yaygın olarak kullanılmaktadır. Türk Sanat Müziğinde doğaçlamalar dışında yalnızca bestelenmiş yapıtların biçimlenişine katkıda bulunan ve usül adı verilen bir öğe daha vardır. Usüller çeşitli uzunluktaki kuvvetli ve zayıf vuruşların belli bir düzen içinde ortaya çıkan birer ritm kalıbıdır.
  Çeşitli  Türkçe metinlerde 100 ün üzerinde usül adı geçer ancak 80 kadarının örneği günümüze gelmiştir


GELENEKSEL TÜRK SANAT MÜZİĞİNİN

BAŞLICA TÜRLERİ


1. Dinî Mûsikî Formları

A. Cami mûsikîsi (özelliği yalnız sesle icra edilmesidir)
a) Usulsüz okunanlar:Münacat, Ezan, Kaamet, Salat-u Selam, Tekbîr, Mersiye
b) Usullü okunanlar: Cumhur, Tevşîh ve Teşbîh gibi ilahi türleri
B. Tekke mûsikîsi (özelliği saz eşliğiyle de icra edilebilmesidir)
a) Usulsüz okunanlar: Naat-i Peygamberi ve Durak
b) Usullü okunanlar: Ayîn-i Şerif (Mevlevî), Ayn-i Cem ve Nefesler (Bektaşî) ve Zikir İlahileri (Arapça güfteli olanlarına Şuğl denir)
C. Hem camide, hem tekkede okunan dinî mûsikî formları
a) Usulsüz okunanlar: Kuran-ı Kerîm ve Mevlid-i Şerif
b) Usullü okunanlar: Her türlü ilahiler
c) Kısmen usullü, kısmen usulsüz okunan : Miraciye gibi.

2. Dindışı Mûsikî Formları

A. Askerî Mûsikî

I. Mehter Musikisi
Osmanlı Devleti’nde ordunun moralini yükseltmek, savaşa giden askerleri coşturmak, cesaretlendirmek amacıyla söylenen bir tür mûsikîdir. Mehter mûsikîsi yapanlara mehter ve bu kişilerden oluşan topluluğa da mehter takımı adı verilir. Mehter takımında üflemeli ve vurmalı çalgılar bulunur.

B. Klâsik Mûsikî

I.Fasıl Musikisi
Klasik Türk Mûsikîsi’nin,sözlü ve sözsüz eserlerinin belli bir düzen içerisinde icra edilmesine fasıl denir. Fasıl, Klasik Türk Mûsikîsi’nin,çeşitli bölümlerinin bir sıra içinde seslendirildiği türdür. Fasıl mûsikîsine taksimle başlanır,peşrev ve şarkı ile devam edilir. Saz semaîsi ile bitirilir. Fasıl mûsikîsini söyleyene hanende,çalana sazende denir. Bunların oluşturduğu topluluğa da fasıl heyeti denir.

1. Söz Mûsikîsi

a ) Usulsüz okunan:

Gazel: Bir ses sanatkârının belli bir güfte üzerine yaptığı irticailî beste, tınısı güzel olmakla birlikte genişliği de uygun olacak bir sese ek olarak, yüksek makam ve edebiyat bilgisi, ayrıca bestecilik kabiliyeti de gerektiren bu formun güçlüğü iyi icracılarını azaltmış, teşvik görmemesi de eski itibarını kaybettirmiştir. Gazele bu ad Türkler tarafından verilmiştir: aynı forma Araplar leyâli veya mauel, Acemlerse âvâz derler.

b.l ) Usullü büyük formlar:

Kâr: Klâsik fasılda peşrevden sonra okunur. Özelliği; güftesinin Farsça oluşu, büyük ve küçük usullerle bestelenebilmesi, usul değişikliği yapılabilmesi ve adetten uzun bir Terennüm bölümüyle başlamasıdır (istisnaî olarak Türkçe güfteli kârlar da vardır).
Beste: Klâsik fasılda kâr varsa ondan, yoksa peşrevden sonra okunur. Özelliği; gazel formunda bir klâsik şiirin iki beytinin Fer (16/4), Çenber (24/4), Remel (28/4), Devri kebîr (28/4), Hafif (32/4), Muhammes (32/4), Berefşan (32/4), Sakîl (48/2), Hâvî (64/4), Darbı fetih (88/4), Zencîr (120/4) veya Darbeyn denen birleşik büyük usuller kullanılarak, birinci, ikinci ve dördüncü mısraların aynı, üçüncü mısraın ayrı ezgi île ve mısra sonlarına terennüm kısmı eklenerek bestelenmesidir. Terennümler her iki mısrada bir ve uzunca tutulmuşsa, formun adına nakış kelimesi ilave edilir, ayrıca şarkı formundaki gibi güfte tekrarı yoktur (Bu son iki husus Ağır semâî ve Yürük semâî formu için de geçerlidir). Klâsik fasıl uygulamasında I. ve II. Beste olarak (I. ler II. lere oranla daha uzun usullerle bestelenmek kaydıyla) kullanılmıştır.
Ağır semâî: Klâsik fasılda besteden sonra okunur. Özelliği; çoğunlukla aruzun dört mefâîlünlü vezinlerinde yazılmış gazellerin iki (bazen bir) beytinin aksak semâî (10/8), ağır aksak semâî (10/4) veya ağır sengin semâî (6/2) usulleriyle, birinci, ikinci ve dördüncü mısraların aynı, üçüncü mısraın ayrı ezgiyle bestelenmesi ve mısra sonlarına terennüm kısminin eklenmesidir.
Kâr-ı Nâtık: Bu form için özel olarak yazılmış güftesi içinde geçen makam -ve varsa usul - adlarının geçtiği yerde, bestecinin o makamın ezgisini -seyrini - göstermesi, güftede usul adları da geçiyorsa, her usul adinin geçtiği yerde derhal o usule geçmesidir. Kâr adının verilişi, kâr formu ile ilgisinden dolayı değil, kelimenin Farsça'daki anlamından dolayıdır. Nitekim kâr-ı nâtık, "konuşan (kendi kendini anlatan) eser" demektir ve bestecinin, sanat ilhamından ziyade öğreticiliği ve ustalık gösterisini ön plana aldığı bir tür müzikli beyin jimnastiğidir. 15'ten 119'a kadar değişen sayılarda makam (bazen hem makam, hem usul) tarifini amelî olarak veren kâr-ı nâtıklar bestelenmiştir.

b.2) Usullü küçük formlar:

Yürük semâî: Klâsik fasılda ağır semâîden, halk tarzı fasılda şarkılardan sonra okunur. Özelliği; aruzun hezec bahrine alt vezinlerde yazılmış gazellerin iki beytinin yürük semâî (6/4) usulüyle terennümlü olarak bestelenmesidir. Beste ve ağır semâî için söylenen diğer bütün özellikler yürük semâî için de geçerlidir.
Şarkı: Halk tarzı fasıllarda ağır semâî ile yürük semâî arasında okunur. Özelliği; 18. yy.dan sonra yaygınlaşan edebî şekline uygun olarak "aaba" kafiye düzeninde dört mısralı ve çoğunlukla aruzun hezec, remel veya recez bahirlerine ait vezinlerde yazılmış güftelerin, başta aksak (9/8) ve curcuna (10/16) olmak üzere hemen bütün küçük usullerle, adetten terennümsüz ve melodik olarak "abcb" şemasında (2. ve 4. mısraların hem söz, hem melodi olarak) bestelenmesi ve mısraların normal olarak ikişer defa okunmasıdır. 4. mısra (nakarat) güftesi 2.den farklı olanlar olduğu gibi, küçük terennüm bölümleri olan şarkılar da vardır.

2.Saz Mûsikîsi

a) Usulsüz olan:

Taksim: Bir saz sanatkârının belli bir makamda yaptığı irticailî bestedir. İrticailî (icra edildiği anda doğan) sözünden, önceden bestelenmiş bir eser olmadığı kolayca anlaşılan bu kompozisyonun melodik kuruluşu ve ritmi gibi süresi de yaratıcı sanatkârın yetkisindedir. Taksim, ileri saz tekniği île yüksek makam bilgisinin yanı sıra üstün bir bestecilik ve zamanlama kabiliyetini de gerektirdiğinden, en güç saz mûsikîsi formudur. Konser, fasıl, Mevlevî âyini açılışlarında yapılan taksimlere baş veya giriş taksimi, makam değişikliği söz konuşu olduğunda icracı ve dinleyiciyi yeni müzik iklimine hazırlamak amacıyla yapılan taksimlere geçiş taksimi, aynı makamdaki eserler arasında dinlendirici amaçla yapılan taksimlere de ara taksimi denir.

b.l) Usullü büyük formlar :

Peşrev:Fasılda baş taksîminden sonra icra edilir. Özelliği; besteler gibi büyük usullerle bestelenmesi ve usul değişikliği yapılmaması, hâne adı verilen dört bölümden oluşması, bölüm sonlarında -şiirdeki redife, büyük formlu eserlerdeki terennüme şarkı formundaki nakarata, Türkülerdeki bağlantıya, karşılık- eskiden mülazime, son zamanlarda teslim denen eklemeleri olmasıdır. Şematik kuruluşu: A+a, B+a, C+a, D+a' dır. Melodik kuruluşunda ise l. hâne ve teslim, adına bağlandığı makamın melodik tarifine, 2 ve 4. hâneler yakın perdelerde seyreden komşu makamlara, 3. hâne uzak (tiz) perdelerde seyreden makamlara yapılan meyan (orta bölge) geçkinine tahsis edilir.
Fihrist Peşrev: Çeşitli makamların belli bir sıra içinde melodik tariflerinin verildiği, didaktik amaçlı bir tür saz kâr-ı nâtık’ı.

b.2) Usullü küçük formlar

Medhal: Bir tür peşrev. Peşrevden farkı küçük usullerle bestelenmesi, yine dört hâneli ama daha kısa olması, melodik ve ritmik yapısında yeni anlayışların hoş görülmesi ve bazı bölümlerinin karabatak tekniğinde usulsüz olarak yazılabilmesidir.
Saz semâîsi: Fasılda,yürük semâîden sonra çalınır. Özelliği; peşrev gibi 4 hâneli ve mülazimeli olması. Peşrevden farklı olarak da ilk 3 hânesinin mutlaka aksak semâî (10/8) usulünde, 4. hânesinin ise değişik küçük usullerle bestelenmesidir . Sirto veya Longa adı da verilen oyun havaları ve şarkı formundaki parçalar için özel olarak bestelenen ara nağmeleridir.


 
 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol